Adalet bir toplumun vicdanının kalitesidir. Toplumumuz ise hukukun üstünlüğü anlayışını halen kabul edebilmiş değil. Tüm bu karmaşa içinde yargı önünde kişilerin haklarını savunmayı meslek edinmiş kişiler yani avukatlara olan toplumumuzdaki algı ise malum. İşte bu algının kırılması ve özellikle toplumda avukatlara verilen paranın,boşa giden para' imajının düzeltilmesi gerektiğini söyleyen genç bir avukat var: Etem Erman Güneş
Kıbrıs Yakındoğu Üniversitesi'nden mezun olan Etem Erman Güneş, 2 yıldır Antalya Barosu'na kayıtlı olarak avukatlık mesleğini sürdürüyor. Aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi kamu hukukunda yüksek lisansını da bitirmek üzere olan Etem Erman Güneş, ağırlıklı olarak ceza davalarına bakıyor. Henüz mesleki kariyerinin başında olan Etem Erman Güneş ile avukatlık mesleği üzerine keyifli ama bir o kadar da kaliteli bir sohbet gerçekleştirdik.
Hangi tür davalara bakıyorsunuz, uzmanlığınız ne?
Bilindiği üzere avukatlıkta branşlaşma olmadığı için sadece ceza davalarına bakmıyoruz. Yüksek miktardaki evrak, senet, çek, icra dosyaları, ticari davalara da çözüm üretiyoruz. Bunun yanında danışmanlığını yaptığımız üç dört tane şirketimiz var.
Türkiye'deki hukuk sistemi ve toplumun siz avukatlara bakışını nasıl yorumlarsanız?
Öncelikle maalesef güvene esas bir toplum değiliz. Başımıza en ufak bir hadise geldiği zaman bir avukata danışmamız gerekiyor. Avrupa'da bu kültür çok iyi. Oralarda avukata verilen paranın boşa gitmediğine inanıyorlar. Türkiye'de ise bu algı çok zayıf. Biz avukatlar olarak topluma bunu yansıtmaya çalışıyoruz. İnşallah daha bilinçli bir toplum olacağız. Ama uygulamalar da büyük eksiklikler var bu yüzden Türkiye'de adalet sistemi topal yürüyor.
Meslekte yenisiniz ama yine de yaşadığınınız ilginç olaylar olmuştur elbet. Var mı böyle ironik bir anınız?
Elbette var. Öncelikle bizlerin yani avukatın elinde sihirli değnek olduğuna inanan bir takım müvekkillerimiz var. Bir gün bir müvekkil gece 24,00'da aradı. Açtım telefonu birşeyler söyledi. Aradan 24 saat geçti ben de gece 02,00'ı bekledim ve ben de onu aradım. Korktu tabi "Birşey mi? Oldu' dedi."Hayır, sorunuzun cevabını verecektim' dedim. Yani bu gibi sürekli arandığımız da oluyor veya adam öldürmeye teşebbüs dosyasında tutuklu sanık ve vurulan mağdur duruşma sonrası tokalaştığını dahi gördük. İşte bunlar da mesleğinizin bir nevi cilvesi denilebilecek şeyler biraz da.
OHAL kapsamındayız bu durum işleyişe de etki ediyor mu?
OHAL'de olduğumuz için sürekli KHK'lar çıkartılıyor. Geçen sene ilk KHK ile beraber yanılmıyorsam 20, 30 bine yakın tahliyeler olmuştu. Denetimli serbestlik iki yıla çıkarılmıştı. Normal şartlarda aldığımız ceza miktarının 3'te 2'sini kapalı ceza infaz kurumunda tamamlarız. Bu KHK ile beraber 1/ 2'sini tamamladığımız takdirde tahliye şansımız olabiliyordu. Yalnız şöyle birşey var; birden fazla suç işleyenlere bu yasa vurmadı. Dolayısıyla beklenenin çok altında tahliye oldu. Son KHK'da disiplin suçlarına ilişkin yasa geldi. Bu yasayla beraber 3 bine yakın mahkûm tahliye oldu. 10 bine yakın mahkûm açık ceza evlerine geçiş yaptı. Çok yetersiz, yani kapsamı genişlemesi lazım. Şu an hüküm özlüler ise bu yasaların hiçbirinden faydalanamıyor... Yargıtay'daki dosyaların çıkmama sebebini anlayabiliyoruz. Kadrolar çok tasfiye edildi. Hak veriyoruz lakin mağduriyetler giderek artmakta. Bundan sonra çıkacak KHK için bir önerim olabilir; şartla tahliyesi geri alınanlar yani halk içinde bilinen adıyla infazı yanan mahkumlar için bir düzenleme gelebilir. Çünkü Türkiye'de bu durumda olan çok fazla mahkum var.
Son olarak İcra dosyaları ne durumda? Bir nevi ekonominin gidişatına dair de veriler verir bu dosyaların çokluğu ya da azlığı? Sizin gözlemleriniz nasıl? Nasıl bir uygulama yapıyorsunuz? Uyarılarınız önerileriniz var mı?
2017'nin ilk aylarında ekonominin biraz kötü gitmesiyle çok fazla icra dosyası oldu. Bundan dolayı bize gelen icra dosyalarında biz genelde milyonluk dosya değilse ihtiyati haciz almak taraftarıyız. İhtiyati haciz dediğimiz olay ise şudur: Vatandaşın evi arsası var. Daha dosyayı icra takibine koymadan önce ihtiyati haciz kararını alıyoruz. Çünkü artık kötü niyetli borçlu çok fazla var. İhtiyati haciz ise şu şekilde alınıyor: Yüzde 15 yüzde 20 arasında bir teminat yatırıyoruz. Bunuda kötü niyetli olmadığımızı göstermek için yatırıyoruz. Borçlu mal kaçırabilir, teminat olmasa herkes birbirinin malını mülkünü kitler.
Bu teminat olayı çok önemli. Çünkü çok fazla kötü niyetli insan var bunlara fırsat verilmemesi adına önemler alınmalı. Mesela bir borçlunun evi cebri icradan satılacak. Alacaklı satış istedi, ihaleye çıktı. Üçüncü bir şahıs ihaleden girdiği evi aldı. Borçlu bundan sonra icra mahkemesine gidiyor. Burası aile konutudur diyerek yapılmış satışı durduruyor. Üçünce şahsın parası kitleniyor. Alacaklı parasını alamıyor. Sırf bu boşluktan dolayı mahkeme süreci 6-7 ay sürüyor. Be nedenle mağduriyetler yaşanıyor. Alacaklı parasını alamıyor, zaten cebri icraya katılan ihale alacaklısı da parası kitleniyor. Bence burada da eğer borçlu kendisine çok güveniyorsa ( Çünkü kanunda derki: Aile konutu şerhi olsa dahi cebri icra ile satılabilir) buraya bir teminat yatırması gerekiyor. Mahkeme kararıyla beraber borçluya % 10 ve % 15 oranında ceza veriliyor. Kişi zaten batmış, kişinin işi alacaklının işini zorlaştırmak. Kesinlikle bu konuyada teminat getirilmesi gerekiyor.