Mehmet Akpınar ile yaptığımız bu özel röportajda, sistemin nasıl çalıştığını, bugüne dek elde edilen sonuçları ve insan psikolojisi üzerindeki etkilerini tüm detaylarıyla konuştuk.
Röportaj: Dilek BOZKURT ÖZGENÇ
Türkiye’de bir ilk olan “anti-stres odası”, sadece negatif enerjiyi sıfırlamakla kalmıyor; kişinin özgüvenini yeniden inşa ediyor, bedenin kendini onarmasını sağlıyor. Bu yenilikçi projenin arkasındaki isimle, hem bu eşsiz teknolojiyi hem de sağlık turizmindeki gelecek planlarını konuştuk.
Sizi tanıyarak başlayalım. Bu yolculuk nerede ve nasıl başladı?
Ben İstanbul doğumluyum ama memleketim Rize diyebilirim. Turizm serüvenimiz çocuklukta başladı. Rahmetli babamız otobüs şoförüydü, onunla birlikte seyahat ederken gazoz ve kola satarak ilk ticari deneyimlerimizi yaşadık. Sonra abim Ramazan Akpınar turizme profesyonel olarak başladı. Rehberlik eğitimi aldı ve İstanbul’dan Ege’ye, oradan da Akdeniz’e geçti. Kısa zamanda bölge müdürlüğüne kadar yükseldi.
Rusya’ya geçiş nasıl oldu?
Bir turizm fuarı için Rusya’ya gitti. Orada iki sene boyunca sürekli “gelmelisin” dedi. Üçüncü sene dayanamadık ve biz de gittik. O günden beri Rusya’dayız. Merkezimiz orası ama Belarus, Ukrayna, Kazakistan, Ermenistan ve Azerbaycan gibi Rusça konuşulan pek çok ülkeyle çalışıyoruz.
Türkiye’deki faaliyetler nasıl şekillendi?
Türkiye’ye döndükten sonra ortaklıkla yürüttüğümüz projeleri bıraktık ve kendi yolumuza devam etmeye karar verdik. Pegas Touristik olarak yeniden yapılanmaya gittik. Sonra otelciliğe adım attık. Rusya’da bir hava yolu denememiz oldu, ardından Türkiye’de de hava yolu kurduk. Ancak politik gelişmeler, savaşlar ve doğal afetler ilk olarak bizi etkiledi. En büyük darbeyi pandemi döneminde aldık.
Pandemi süreci işlerinizi nasıl etkiledi?
Pandemi öncesi dünya genelinde 16.000 personelimiz vardı. 35 otelimiz hizmet veriyordu. Pandemi sonrası bu sayı 10.000’e düştü. Otel sayımız da azaldı. Şu anda Swandor Grubu olarak faaliyet gösteriyoruz. Ancak bu süreç bize şunu gösterdi: artık sadece konaklama değil, sağlık turizmi de önemli bir alan haline geliyor.
Anti-stres odası fikri nasıl doğdu?
Bu fikir 2018’de oluştu. 2019’da Rusya’da geliştirdiğimiz odanın karkas halini Türkiye’ye getirerek uygulamaya başladık. İçinde 15 farklı elementin olduğu, tamamen insan sağlığına odaklı bir sistem geliştirdik. İlk hedefimiz, vücuttaki stresi ortadan kaldırmaktı.
Peki bu oda tam olarak ne yapıyor?
Bu oda, kişinin çevreyle olan manyetik bağını sıfırlıyor. Böylece bedenin kendi kendini onarma sistemi devreye giriyor. Vücut ağrıyı bırakıyor, enerji dengeleniyor. 7’den 77’ye herkesin bu odadan faydalanması gerekiyor. Çünkü özgüveni düşük çocuklardan, stresle mücadele eden yetişkinlere kadar herkesin buna ihtiyacı var.
Bu odanın dünyadaki örnekleri var mı?
Bazı Avrupa ülkelerinde, özellikle Baltıklar’da piramit formunda tek kişilik odalar var. Ancak bunlar prizle çalışıyor, topraklama yapılıyor. Bizim sistemimiz çok daha geniş kapsamlı ve enerji üzerine kurulu. Ayrıca Rusya’dan getirttiğimiz “Şungit” adlı bir taş var. Bu taş, meteordan kalma ve vücuttaki tüm negatif yükleri çekme özelliğine sahip.
Oda mimarisinde neler dikkat çekiyor?
Odamız beşgen ve altıgen mimariye sahip. Camilerdeki mimari, arı kovanları gibi doğal yapılardan ilham aldık. Zeminde toprak tuğla kullandık. Bu da Mimar Sinan’ın kullandığı bir tekniktir. Türkiye’de bunu yapabilen sadece bir kişi var ve İstanbul Nişantaşı’nda üretim yapıyor.
Bilimsel destek aldınız mı?
Evet, Akdeniz Üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölümü’nden bir profesör cihazlarıyla gelip ölçüm yaptı. İçerideki manyetik alanın sıfır olduğunu belgeledi. Ayrıca negatif ölçümü için Rusya’dan özel cihazlar getirttik. Kişiler içeriye girmeden ve çıktıktan sonra ölçüm yapılabiliyor. Şu an dünyada bu sistemi bizim dışımızda yapan yok.
Bu oda hangi hastalıklara iyi geliyor?
Aslında biz hastalıkla savaşmıyoruz. Sebeple ilgileniyoruz. Her hastalığın temelinde stres yatıyor. Biz stresi sıfırlıyoruz. Böylece bedenin kendini iyileştirme süreci başlıyor. Özgüven düştükçe hastalıklar artar. Pandemi sonrası hastalık oranı %50 arttı. Çünkü insanlar ekonomik, sosyal ve psikolojik baskı altında yaşadı.
Anti-stres odasına kimler gelebiliyor?
Herkes faydalanabiliyor. Randevu sistemiyle çalışıyoruz. Spa merkezi gibi ayrı bir ünitede hizmet veriyoruz. Burada elektro-frekanslarla çalışıyoruz. Negatifi alıp pozitif yüklüyoruz. Hücreleri uyandırıyoruz. Yaşlılığa bağlı olarak uyuyan hücreleri yeniden aktive ediyoruz. Bu özellikle travma geçirmiş kişilerde çok etkili.
Sizi en çok etkileyen bir vaka oldu mu?
Evet, mimar bir misafirimiz vardı. Pankreas kanseriydi, ameliyat geçirmişti. Doktorlar ona 4 ay ömür biçmişti. Bizimle 12 ay geçirdi. Ama önerilerimize tam uymadı. En büyük sorunu yaşadığı evin içindeydi ve oradan ayrılmadı. Biz ona iki kez yardım ettik, üçüncüsünde yapmadı. Çünkü stres kaynağı evdi. Meditasyon yöntemlerini öğrettik ama uygulamada zorlandı. Sonuçta kaybettik. Belki dediğimiz şekilde yaşasaydı, daha uzun yaşayabilirdi.
Dünyada tek olan bu odada, “bir” olan insanın yeniden güçlü bir birey olmasına şahitlik ediyoruz. Stresin hayatımızdaki görünmez etkileri, burada gözle görünür bir iyileşmeye dönüşüyor. İnsan bedeninin mucizelerini yeniden keşfetmek isteyen herkese kapılar açık… Mehmet Akpınar ise konuşmasını şu güzel cümleyle sonlandırıyor: “Her insanın varoluşundaki program stres (kul hakkı) temellidir. Stresinizi atmak tamamen kendi elinizde. Her uygulamada dile getiriyorum! Ya öğretmeye çalıştığım meditasyonu ya zamanla uygulayaraktan doğru ve sağlıklı yaşamayı öğreneceksiniz. Yada bana devamlı gelip para bırakacaksınız. !!!!