Esra KÖKSAL Mısır’ın en ünlü kraliçesiydi. Ancak Mısırlılarla karışmamak için kardeşi ile evlenmek zorunda kaldı. Yunan General Sezar’a ulaşmak için boğulmayı bile göze aldı. Halka yakınlaşmak için ise aslen Yunan kökenli olan kraliçe Mısır dinini ve dilini öğrendi. Entrikalarıyla anılsa da köylülere zenginleşmesi için yardım etti. Romanın en ünlü generalleri ile yaşadığı aşklar sayesinde bir döneme adını altın harflerle yazdıran ve hiç şüphesiz ki hala tarihin en güçlü kadını olarak anılan Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın yaşamını, aşklarını, hükümdarlığını Akdeniz Bülten Haber Müdürü Esra KÖKSAL sizler için araştırdı. İşte detaylar… 12 yaşında Roma’ya gitti “Auteles”yani Flüt Çalan olarak bilinen XII. Ptoleme’nin üçüncü çocuğu olan Kleopatra M.Ö. 69 yılında dünyaya gözlerini açtı. O dönemlerde Mısır hala ihtişamlı zenginliğindeydi ancak devamında gelen yıllar imparatorluğun eridiğini gösteriyordu. Yavaş yavaş eski görkemin kaybolduğunu gören yerliler aslen Büyük İskender’in soyundan gelen Makedonyalı sahiplerinden rahatsız olmaya başlamıştı. Flütçü baba, tahtına sahip çıkmak için çıkış yolu arıyordu sürekli. Bunlardan biri de Roma’ydı… Bu yolculuklarından birinde kızı Kleopatra Romalı tefecilerin işlerin yürümesi için babasından 10.000 altın istendiğini duyunca hayretler içerisinde kalmıştı. Hayatı boyunca entrikalardan uzak kalamayan Kleopatra toz pembe hayatın gerçek olmadığını ilk kez 12 yaşındayken anlamıştı. Roma’dan istenen yardımlar çözüm bulmayınca maddi gücünü yitiren baba, manevi olarak ise sadece halkına söz geçiremez halde değil çocuklarının da kölesi olmuştu. Öyle ki ülkeden uzaklaştığı bir dönemde büyük kızı Tryphaena tarafından tahtı ele geçirildi. O öldürüldükten sonra da taht, ikinci kızı Berenice'ye kaldı. Roma yardımıyla ülkeye gelen baba kızını idam ettirdi. En büyük çocuk olan Kleopatra'nın ise düşünüp bir çözüm bulması için birçok nedeni vardı. Liderlik vasfını o yıllarda büyük bir başarıyla göğüsleyen Kleopatra’nın sanki kaderi kendi elleriyle yazılmıştı. Mısır’ın Romalılardan gelecek yardıma ihtiyacı vardı ancak bu yardım için para vermek Kleopatra’ya hiç akıllıca gelmiyordu. Devletin yoksullaşmasına seyirci kalmayan Kleopatra bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındaydı ve ilk adımı atacaktı. Henüz 18 yaşındayken babasını kaybeden Kleopatra krallığı 10 yaşında ki kardeşi XIII. Ptoleme ile birlikte yürütmek zorundaydı. Nil nehri taşmadığı için tarımın da çok kötü olduğu ülkede yerli halkta kökeni Makedonya olan hanedana karşı güvensizlik hatta nefret vardı. Kardeşinin aklına giren harem ağası ve çevresindekiler yüzünden iktidardan uzaklaştırılıp Güney Mısır'daki Nil Vadisi'ne sürgüne yollandı. Bu arada Roma'da iktidar 3'e bölünmüş durumdaydı. Sezar, Pompei ve Crassus arasında bölüşülen güç, pek parlak değildi. O dönemde kazandığı savaşlarla bu 3'e bölünmüş iktidarda ön plana çıkan Sezar, Kleopatra ve erkek kardeşini barıştırma niyetindeydi. Sezar’ı kendisine âşık eder Fakat Kleopatra, kardeşiyle barışmak istemiyor, bundan önce Sezar'ı etkilemeyi planlıyordu ancak ona ulaşmak sandığından daha zordu. Sicilyalı kölesi Apollodores'in önerisiyle kendini kilime sardırtarak Sezar'ın huzuruna taşıttı. Sezar, Kleopatra'nın aklından ve cesaretinden oldukça etkilenmişti. Kleopatra'yı erkek kardeşiyle de barıştıran Sezar, onların arasını bozan harem ağasını da öldürttü. İşte, Kleopatra buydu. Kendini sardırdığı kilim içinde boğulmak üzereyken Sezar'a ulaşmaya cesaret eden bu kadın, hem tahtını da geri almayı başarmıştı hem de dönemin en gözde kralını kendine aşık etmişti. Tabii bu arada, 50 yaşına gelmiş ve saçları dökülmüş Sezar'la da yatmıştı. Koskoca Sezar'ı kendine aşık eden bu kadının ihtirası Sezar'a Mısır ordusu karşısında kendi gemilerini yaktırmış, çıkan yangın da İskenderiye'deki kütüphaneye sıçramış ve "insanlığın hafızası" kabul edilen bu kütüphanenin bir kısmını alevlere teslim olmuştu. Kleopatra’nın ise Sezar’ı sadece güzelliği ile değil aynı zamanda zekası ve kültürüyle etkilediği de düşünülüyordu. Bundan dolayı dönemin tarihçilerine göre Kleopatra kendi dilinden başka İbranice, Arapça, Farsça, Ermenice, Habeşçe ve Somali dilini hem okuyup hem yazabiliyordu. Sezar'la birlikte Mısır'a dönen ve onun sayesinde yeniden tahta çıkan Kleopatra burada bir süre Roma generali ile aşk yaşadı ve ondan bir çocuk sahibi oldu. 1 sene sonra çocuğunu da alıp Roma'ya giden kraliçe burada tepkiyle karşılaştı. Zaten evli olan Sezar'ın bir de üstüne yabancı bir kraliçe getirmesi başlı başına bir skandaldı. Fakat tüm bunlara rağmen Sezar, Roma'da Kleopatra'nın bir altın heykelini diktirmekten asla vazgeçmedi. Mark Antony’yi etkiledi, Octavios konusunda yanıldı İki imparatorluğu birleştirerek büyük güce sahip olmak isteyen Kleopatra'nın hayali Sezar'ın suikaste kurban gitmesiyle suya düştü. Sezar'ın ölümünden sonra tek yasal varisi ve aynı zamanda yeğeni olan Oktavyus ile general Mark Antony arasında iktidar savaşları başlamıştı. Bu karışıklıklar sırasında Kleopatra'nın sadakatinden emin olmak isteyen Mark Antony, en yakın arkadaşıyla haber göndererek kraliçeyi Tarsus'a davet etti. Burada 28 yaşındaki kraliçenin güzelliğinden etkilenen general, kraliçeye delicesine aşık oldu ve kış mevsimini onunla birlikte İskenderiye'de geçirdi. İkiz çocukları olan ve karşıklıklar nedeniyle uzun dönemler ayrı kalmak zorunda olan çiftin en büyük düşmanı Oktavyus'tu. Mark Antony, Oktavyus'un kız kardeşiyle evli olmasına rağmen, Mısır'da Kleopatra ile evlendi. M.Ö. 31 yılında iplerin iyice gerilmesiyle iki taraf arasında Aktium Deniz Savaşı başladı ve bu savaş iki sevgilinin de sonunu hazırladı. Batı’nın Doğu’ya karşı galibiyeti olarak yorumlanan savaş sonunda daha fazla dayanamayan Mark Antony intihar etti. Bir rivayete göre ise savaş sırasında kendi donanmasıyla Mark Antony'e destek veren Kleopatra, sevgilisinin yenileceğini anlayınca onu yalnız bıraktı. Kendi donanmasını geri çekerek İskenderiye'ye kaçtı ve burada ulaklar ile öldü haberini yaydı. Bunu duyan Antony, üzüntüden hançeri göğsüne saplayarak intihar etti. Kleoptra ise Oktavyus'u gözüne kestirmişti. Octavios ise Sezar’dan olma Kleopatra’nın oğlu Sezarion’un kafasını uçuracak kadar nefret ediyordu Mısır Kraliçesinden. Kleopatra ilk kez bir erkek konusunda yanılmıştı. Ne yaparsa yapsın onu baştan çıkaramayacağını anlayınca ölümsüzlüğün simgesi olan kobra yılanına göğsünü ısırtarak hem kendi hayatının hem de Batlamyus Hanedanı'nın sonunu getirdi. Yapılan bazı araştırmalarda ise Kleopatra'nın aslında bir zehir karışımı içerek intihar ettiği ileri sürülüyor. Tarihe yön veren kadın Bazı araştırmalarda kısa boylu ve çirkin bir kadın olarak bahsedilen Kleopatra hala tüm zamanların en güçlü kadını olarak anılıyor. Karakterine gelince ise saray entrikalarına karşı uzmanlaşan Mısır Kraliçesi kendisini her zaman ünlü Mısır firavunlarının varisi olarak görmüştü. Romalıların hakimiyetinde karmaşık dengelere sahip bir ortamda Kleopatra her zaman ayakları yere basan ve sağlam adımlı politikaları izlemeyi tercih etti. Entrikalar çevirmek, siyasal rakiplerini zehirlemek, komplolar kurmak ve ihanetleriyle en çok anılan Mısır Kraliçesi Kleopatra bunların yanı sıra çok büyük sulama kanalları inşa ettirerek köylülerin yaşam düzeylerini de yükseltmeye çalışmıştır. Aşkları konusunda en çok Jül Sezar ve Mark Antony ile anılan Kleopatra, Petra Kralı Abdül ve Romalı bir ressamla küçük bir kaçamak yaşasa da sevdiği adamlara (Sezar ve Antony) hep sadıktı. Tarihe yön vermiş kadınlardan biri olan Kleopatra’nın en çok sevdiği sözü ise şöyle: “Bana Karşı Zafer Kazandırtmayacağım” (M.Ö. 69-30) ESRA KÖKSAL
Kültür-Sanat
29 Aralık 2017 - 00:01
Güncelleme: 29 Aralık 2017 - 13:44
MISIR KRALİÇESİ KLEOPATRA NASIL BİRİYDİ?
Akdeniz Bülten Haber Dergisi’nde yaptığı toplumsal araştırmalar dışında tarihin tozlu sayfalarına sıkışmış olayları gün yüzüne çıkaran Esra Köksal’ın Tarih ve İnsan konseptli araştırmasının bu hafta ki ilk konusu Mısır Kraliçesi Kleopatra
Kültür-Sanat
29 Aralık 2017 - 00:01
Güncelleme: 29 Aralık 2017 - 13:44
Harika ellerinize sağlık.