Meslekte yarım asra yaklaşan Av. Cengizhan Gököz ile bir araya geldik. 42 yıllık hukukla dolu bir yaşamda her zaman hukukun üstünlüğünü savunduğunu dile getiren Av. Cengizhan Gököz ile Yargının öneminden, Başkanlık Sistemine, İstanbul seçimlerinden, hukuk siyasetine dair konuları masaya yatırdık. Sorularımızı içtenlikle cevaplandıran Av. Gököz, Antalya Barosu avukatları arasında ise bugüne kadar en çok stajyer yetiştirmiş avukat olarak dikkat çekiyor. RÖPORTAJ: ESRA KÖKSAL Merhaba Cengizhan Bey. İlk olarak sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?Antalya Serikliyim. 1978 yılından bu yana Antalya Barosu’nda avukatlık yapıyorum. Dolayısıyla 1984 yılından bu yana da Antalya Barosu’nun değişik kurullarında yöneticilik yapıyorum. Bunlar; Saymanlık, Genel Sekreterlik, Başkan Yardımcılığı ve takiben 1998-2000 yılları arası Antalya Baro Başkanlığı görevleridir. Başkanlık görevi sonrası Antalya Barosunun CMK Kurulu, Adli Yardım Kurulu, Yayın Kurulu, Yasa Ve İçtihat Kurulu Başkanlığı gibi görevlerde bulundum. 1996 yılından bu yana Türkiye Barolar Birliği delegasyonuna seçiliyorum. Antalya Barosu’nda en çok stajyer yetiştiren avukatların içindeyim. 250’nin üzerinde stajyerim oldu.Neredeyse yarım asırdır hukukun içindesiniz. Yargının öneminden bahsedecek olursanız neler söylersiniz?42 yıl boyunca devam eden meslek hayatımız bizi ülkede hukuk siyasetine doğru yönlendirdi. Biz mesleki yaşamımızda ve Baro görevlerimizde her zaman hukukun üstünlüğünü savunduk. Hukukun üstün olabilmesi için de Yargı Bağımsızlığını savunduk. Savunması bağımsız olmayan, Baroları bağımsız olmayan, Türkiye Barolar Birliği bağımsız olmayan bir sistemde Yargının bağımsız olması mümkün değildir. Yargı Bağımsızlığının önemini mesleğimin başlangıcından beri haykırıyorum. 2010 yılında yapılan referandumda kabul edilen Anayasa değişiklikleri ile ülkemizde Yargı Bağımsızlığı yok edildi. Kuvvetler Ayrılığı sisteminde Yasama, Yürütme ve Yargı arasındaki güçlerin dengesi bozuldu. Yargı bağımsızlığının en önemli kurumu olan Üst Kurul’da hakimler ayrı Savcılar ayrı kurulda yer almalıdır. Zira Yargı’da esas olan Türk Milleti adına karar veren hakimdir, hakim teminatı bu anlamda savcı teminatından farklıdır. Nedeni de savcılık Yargı içerisinde Kamuyu ve bir anlamda devleti temsil eder. Bu açıklamalarımızla ülkemizde Yargı Bağımsızlığının ve hukukun üstünlüğünün yılmaz savunucuları olarak görev yaptık.Şuan ki içinde bulunduğumuz başkanlık seçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?2010’dan sonra siyasal iktidar yargıyı ele geçirmeye başladı. Şu anki Başkanlık Sistemi diye adlandırdığımız sistem Başkanlık Sistemi değildir. Başkanlık Sistemi adı altında Türkiye Cumhuriyeti Devleti parti devleti haline getirildi, halen ise devlet tek kişinin kararlarına bağlanarak kişi devleti olmuştur. Bu sistem çok tehlikelidir, bugün Sayın Cumhurbaşkanı vefat etse yerine geçecek yöneticiye nasıl güveneceğiz? Tek kişiye devletin yönetimi verildi. Daha doğrusu devlet o kişi oldu. Buradaki olay yetkinin tek elde toplanmasıdır. İnsanların hukuk güvencesi kalmadı. İşte hukuk devletinin önemi budur. Devlet tarafından bir haksızlığa uğradığınız zaman gideceğiniz bir yargı yolu olması lazım. Şu anda böyle bir imkan kalmamıştır. Bir ülkede “ beka “ diye adlandırdıkları sorun ancak budur. Yoksa muhalefet kaynaklı bir beka sorunu görünmüyor. Tekrarlarsak hiçbir hakim bugün rahat karar veremiyor. Bu da Türkiye’de yaşayan 81 milyon insanın hukuk güvenliğinin olmadığını gösteriyor. Adalet devletin temeli ise adalet üzerinden temel sarsılmış ve yıkılmak üzeredir.Herkesin bildiği gibi İstanbul seçimleri tekrarlanacak. Çok kısa bir süre kaldı. Sizce seçimin galibi kim olur?İstanbul seçimleri sonucu belli olmuştur. Ekrem İmamoğlu seçimi kazanmıştır. Binali Yıldırım’da çok kıymetli bir insan olabilir, Milletvekilliği yapmış, Başbakanlık yapmış, aynı zamanda Meclis Başkanlığı yapmış bir isimdir. Keza onun yerine seçim meydanlarında Cumhurbaşkanı’nın olması yanlıştır. Bana göre Binali Yıldırım’ın aday olması da yanlıştır. Ben Meclis Başkanlığı yapmış olsam, Belediye Başkanlığına aday olmam ve bu işi yapmam,bu kadar net söylüyorum. Benim tahminimce İmamoğlu bu seçimleri büyük ihtimalle kazanır. Ancak seçimler rekabete açık ve hukuka uygun yapılmıyor. Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasındaki temel neden ise ülkede yaşanan ekonomik sıkıntı ve iktidar kaynaklı adaletsizliklerdir. Biz bu seçimde rahmetli Süleyman Demirel’in tencere iktidarlar değiştirir demesini tam olarak anlamış olduk. Daha da önemlisi milletimiz hukuki güvencesinin olmadığını ve haksızlığı gördü.Ekrem İmamoğlu kazanırsa ne olur?Eşit şartlarda olmayan haksız rekabete karşı İmamoğlu’nun kazanması iktidar mensupları için çok büyük bir ibret olacak. Asıl beka sorunu insanların hukuk güvencesinin olmadığına dair yaşadıkları karamsar tablodur. Ülkede bir an önce hukukçular ve siyasetçiler oturup bünyemize uymayan tek adam rejiminden vazgeçip parlamenter sisteminde hatalarını düzeltecek bir Anayasa hazırlamaları gerekmektedir. Sonuç olarak baktığımızda ülkemizin genel durumu hiç iyi görünmüyor bu neden ile herkesin haksızlığı gördüğünde kendi partisi olsa dahi hatayı söylemek ve eleştiri yapmak zorundayız.
Gündem
18 Haziran 2019 - 00:00
YARIM ASIRLIK HUKUKLA DOLU BİR YAŞAM
Av. Cengizhan GÖKÖZ ile hukuk siyaseti üzerine keyifli bir söyleşi
Gündem
18 Haziran 2019 - 00:00