Öncelikle yoğun programınız arasında bizlere verdiğiniz destek için teşekkür ederiz. Başlarken biz tanıyoruz sizi ama yine de kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Kimdir Muhteşem Kabasakal? Öncelikle bu güzel organizasyon için Akdeniz Bülten Ekibine teşekkürler.1983 Ankara Doğumluyum. İlköğretimi Kastamonu'da, Liseyi Karabük'te ve Üniversiteyi de Akdeniz Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünde bitirerek iş hayatına atıldım. Evli bir çocuk babasıyım. Genel de hayatımı ailem, işim ve sivil toplum etkinliklerim doldurmaktadır. 12Senedir de hamd olsun Allahın nasibi ile reklam sektöründe elimizden geldiği kadar hem müşterilerimize hem de sektöre katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Sektöre Başlangıcınızı çoğu yayına gurubuna anlattıklarınızdan biliyoruz ancak yine de şunu sormadan geçemeyeceğim. Sektörle hiç alakanız olmamasına rağmen nasıl bu kadar başarıya ulaştınız? Sektöre başlangıcım ile ilgili söylediğiniz üzere; gerek canlı yayınlarda gerekse birçok yayın gurubunda detaylı anlattım süreci. Ha bunları ben yaptım diye övünmek için anlatmıyorum asla. Bize nasip olan, yürüdüğümüz yolu yürüyen herkese nasip olur. Belki de genç kardeşlerimize ilham olurda bizde nasipleniriz diye anlatmak daha büyük huzur veriyor bana. Soruya geldiğimizde ise; evet doğrudur sektöre girinceye kadar hiçbir bilgim, tecrübem, alakam yoktu. Ancak bir şeyi babadan iyi almışız bir şeyi de Allah nasip etmiş demek ki. Ticari Ahlak ve Azim. Diyeceksiniz ki ne alakası var. Var hem de çok alakası var. Şehrimizde ticari ahlakını bozmadan azimle çalışan çoğu kişi başarıya ulaşmaktadır. Sektörün önemi yok. İnsanoğlu her işi kısa vakitte öğreniyor. Ama artık insanlar ürüne değil, hizmete bakıyor. Karşısında tebessüm arıyor, söz verdimi tutan tacir arıyor, kusur oldu mu hemen telafi eden muhatap arıyor. Bunları buldu mu da başka bir şeye bakmıyor sizinle yürüyüp gidiyor. Özellikle canlı yayınlarda soruyorlar nasıl yaptınız diye? Bende sadece verdiğimiz her sözü tutmaya çalıştık diyorum. Asıl kritik nokta burası. Verdiğiniz her sözü tutarsanız, büyük iş küçük iş demeden azimle çalışırsanız zaten siz bıraksanız da hedef kitleniz sizi bırakmıyor ve başarıya ulaşıyorsunuz. Antalya ve birçok şehirde firmanızı neredeyse tanımayan yok. Sizden çok daha eski firmalardan dahi ciddi manada çok tanınıyorsunuz. Bunu bize açıklar mısınız? Türkçede güzel bir atasözü vardır, Terzi Kendi söküğünü dikemez diye. Biz işe önce kendi söküğümüzden başlayalım dedik. Önce kendi tanınırlığımızı sağlayalım ki, hedef kitlemizin karşısına çıktığımızda henüz kendi tanınırlığını sağlayamamış ancak markaları tanıtmaya koyulmuş bir firma olarak kalmak istemedik. Dolayısıyla hiçbir sermayemiz olmadan başladığımız bu yolda, etrafımızdakilerin endişeli bakışları arasında neredeyse elimize geçen her parayı kendi tanıtımımıza ayırdık, hala da ayırmaktayız. Bir Reklam Ajansı bu kadar tanıtım yapar mı sorusuna çok muhatap olduk. Yapar, yapmalı hem de daha fazlasını yapmalı. Gün gelecek bilinçli tüketici ürün ya da hizmet satan tacirin kendisinde o hizmetin olup olmadığına bakacak, bakmalıdır da. Hal böyleyken elimize geçeni bilinçli olarak yatırdığımız reklam süreci de hamd olsun ki bize güzel bir tanınırlık getirdi. Antalya’da Ticaretini ve Reklam Sektörünü Nasıl Tanımlıyorsunuz? Antalya her zaman söylediğim gibi Ticaretin en zor ve en kaygan olduğu şehirlerin arasında yer almaktadır. Kent hızlı göç alıp verdiği için, iş yerlerinin el değişimi ya da kapanıp açılma hızı da ürkütücü derecede hızlı. İnsanlar anlık kararlarla fizibilitesiz, plansız, programsız, yatırım yapabiliyor, anlık kararlarla kapatabiliyor. Böylece de ekonomi sıkıntıya giriyor, hatta piyasada insanların birbirlerine olan güveni de sekteye uğrayabiliyor. Böyle kaygan bir zeminin olduğu bir şehirde Reklam Sektöründe faaliyet göstermek de kolay olmuyor elbette. Bir taraftan Reklamın gücü ile tanışmamış bir hedef kitle, bir taraftan Reklamın Gücüne geç inanmış iş işten geçinde son atımlık barutunu kullanmaya çalışıp mucizeler bekleyen kitle, bir taraftan da zaten herkese borcum var biraz da reklam ajansına olsa ne kaybederiz diyen kitle.Gerisini siz hayal edin artık. Peki, bu denli kaygan bir ticaretin ve zorluğun olduğu bir şehirde siz nasıl ayakta kalıyorsunuz ya da markalara neler öneriyorsunuz? Her zehirin bir panzerihi vardır. Ancak panzehiri bulana kadar muhtemel kayıplar yaşarsınız. Tecrübeyi size kazandıran kayıplar sizi yıkmazsa gerisini getirirsiniz. Her sektör kendi içerisinde oturana kadar mutlaka bazı kayıplar verilir, emek çekilir, zorluklar yaşanır. Bunlar olmazsa zaten gelinen noktanın anlamı olmaz. Bizde çok zorluklarla mücadele ettik, düşe kalka nasıl ayakta durulması gerekliliğini öğrenmeye çalıştık, öğrendiklerimiz kadarını da markalarımıza aktarmaya çalışıyoruz. Markalara ve yeni gelişmekte olan firmalara da en büyük önerimiz çok sağlam bir fizibilite. Kulaktan doğma bilgilerle açılan firmaların büyük çoğunluğu etrafındaki firmaları da sıkıntıya sokarak yok olmaktadır. Öz sermayesiz, fizibilitesiz, tecrübesiz bir yatırım sakat doğan çocuk gibi. O yüzden insanların küçük ya da büyük yatırım yaparken mutlaka bilinçli olması gerekiyor. Sizce Ekonomimizde kriz var mı varsa etkileri nelerdir ? Hep söylediğim bir söylem var. Bizler Firma Sahipleri olarak gemi kaptanı gibiyiz. Kendi rızamızla gemi kaptanı olduk. Ve hiç kimse bize gemi kaptanı olurken, yağmur, fırtına, tipi görmeyeceğimizi vaat etmedi. İklimler bile 4 mevsim. Baharı var, Yazı var, Kışı var. Kış var diye yazı da mı kışın korkusu ile geçirelim. Hayır tabi ki de. Kışın önlemini yazın alırsın, arkana yaslanır, yazı yaşarsın. Aldığın önlem yeterli gelmez ise, sonraki sene yeterli gelecek önlemler alırsın. Şahsi fikrim ekonomi de böyle. Piyasada daralmalar, küçülmeler, büyümeler illa ki olacak. Biz önlemimizi almakla yükümlüyüz. Oysaki ne yapıyoruz? Yazı gördük mü, hiç kış gelmeyecek sanıyoruz. Sonumuz da ağustos böceği ile karınca gibi oluyor. Hal böyleyken de kriz de olacak, bolluk da, darlık da. Biz önlemimizi alır, planlamalarımızı doğru yapar isek her durumda en az sorun yaşayacak bir pozisyon almış oluruz. Günden güne bazı yıllanmış şirketlerin ticari faaliyetlerine son verdiğini duymaktayız. Peki bunu neye bağlıyorsunuz? Aslında tek ve net cevabı var İNOVASYON. Hadi biraz açalım bunu. Günümüzde tüketici bilinçlendi. İnşaat almaya giden memur abim parkelerin markasına kadar hakim. Çelik kapı markalarını ezbere sayar durumdalar. Önceden ne versen yiyen gıda müşterileri artık içlerindeki bileşenleri ezberlemiş durumda. Hal böyleyken klasik yöntemleri terk etmeyen şirketleri yıllarına bakmaksızın müşterileri terk etmekteler. İnovasyona ayak uyduran markalar ise ayakta kalmayı bırakın, her geçen gün ivme kazanmaktalar. O vakit günümüz değişime ayak uydurma vakti, direnme vakti değil. Peki bu döngüde Markaların Reklama Verdiği önem süreci yada sonucu nasıl etkiliyor? Çok güzel bir konuya değindik teşekkür ediyorum. Aslında Markaların Reklama vermediği önem süreci nasıl etkiliyor dersek daha doğru olacaktır. Birkaç platformda örnek verdim; son zamanlarda Yahudi markalarının listesi geliyor sürekli bazı yerlerden kullanmayın bu markaları diye. Şimdi düşünüyorum, Yahudi markaları mı suçlu tanındıkları için, yoksa biz mi suçluyuz tanınamadığımız için? Hacı Şakir sabunlarını Türk malı sanarak büyüdük biz. Adamın koyduğu isme bakarmısınız. İşte bunların hepsi, önem vermediğimiz Reklamın bize yan etkileri. Biz altınımızı satamıyoruz altın diye, adamlar bakırını satıyor altın diye. Niye? Tanınırlık, Bilinirlik. Nasıl oluyor bu tanınırlık, bilinirlik. Tabi ki bizim iş adamlarımızın gereksiz gördüğü reklam bütçesi ile. Dolayısı ile tanınır ürünler kalitesi piyasadan bir tık aşağıda olsa da pazarda yer ediniyor, tanınmamış ürünler ise, kalitede rekor da kırsalar pazardan er ya da geç siliniyor. Hal böyleyken de olumsuz senaryo aslında markanın reklama vermediği önemden kaynaklanıyor olsa da marka yine de topu kriz, piyasa, dolar, Euroya atarak içini rahatlatıyor. Sizce Reklamsız yada yeterli reklamı olmayan bir ürün ya da hizmet ne derece etkili olur? Beni sürekli dinleyenler bazı klişeleşmiş ifadelerimi tanıdık bulacaklar ama yılların yaşanmışlıklarının ürünüdür bu ifadeler. Yine aynı ifadelerden birisine başvurmak istiyorum. Reklamsız iş yapmak, karanlıkta gösteri yapmaya benzer. Belki de dünyanın sayılı gösterilerinden birini gerçekleştiriyorsunuzdur ancak ne yaptığınızı sadece siz biliyorsunuz. Bu ifadedeki gösteri ne denli etkili olursa, reklamla doyurulmayan ürün ya da hizmet de o denli etkili yada verimli olur. Bizim firma sahiplerimiz, reklama önemi vermediği taktirde; birbirimize Yahudi markalarını mesaj atmaya devam ederiz. Halbuki bizdeki ürün yada hizmet kalitesini olması gereken reklam planlaması ile buluşturmuş olsak, tüm dünya kendi vatandaşlarına Türk mallarını boykot mesajına başlar emin olun. Sizce en etkili reklam nedir? Reklam vermek isteyen markalara yönelik önerileriniz neler? Öncelikle en etkili reklam doğru tasarımla hedef kitle karşısına çıkan reklamdır. İstediğiniz kadar çok bütçeyi istediğiniz alana yayın doğru tasarımla buluşmadığı takdirde planlanan hedefe fersah fersah uzak kalacaktır. Öncelikle doğru tasarım, doğru hedef kitlenin izlenimine doğru planlama yada kampanya ile sunulacaktır. Sonrasında ise günümüzde artık Açıkhava Reklamlarının ve Sosyal Medya Alanlarının etkisi kuşkusuz yadsınamaz. Ancak en şiddetli tavsiyem odu ki, nasıl sağlımız için doktor arayışımızda uzmanlık kriterimiz ise, markamızı emanet edeceğimiz ajans konusunda da kesinlikle en birinci kriterimiz uzmanlık olmalıdır. Uzman bir ajansın eline bırakın markanızı o izi götürecektir, götürmesi gereken noktalara. Sizce reklam ekonomik krizde mi verilmeli mi? Yoksa kriz var, reklam bütçelerimizi kısmalıyız" mantığı doğru mu? Aşı ile Serum arasındaki fark gibidir bu sorduğunuz soru. Krizden önce verilen reklam aşıdır. Krizde verilecek reklam serum. Aşın düzenli ve doğru olursa seruma gerek kalmaz. Ama aşını aksatırsan serumla yaşamak zorunda kalabilirsin ki serum da her zaman beklenen sonucu vermeyebilir. Sürekliliği olmayan bir reklam planlamamasının ani çıkışlarla çıkıp inmesi, toplumda farklı algılara yol açmaktadır. Dolayısıyla reklam, ticari planlamaların içerisinde olması gereken, en temel maliyet kalemlerinden biridir. Antalya'daki firmalarda reklam sürecine dair yaşadığınız sıkıntılar nedir, tavsiyeleriniz nelerdir? En büyük sıkıntı fayans alır gibi reklam hizmeti almaya çalışmaları, sonrasında da genellikle fiyatla tercih yaptıkları için olumsuz bir tecrübeye sahip olduktan sonra tüm reklam sektörünü beceriksiz ya da sahtekâr ilan etmeleridir. Seçim kriteriniz ne ise sonucunuz da o olacaktır. Fiyat ile başlarsanız sadece ucuz iş yaptırdığınız için yetinmeli farklı bir şey beklememelisiniz. Ancak uzmanlık ile tercih yapmışsanız, o vakit markanızın sağlığı için gereken her şeyi bekleyebilirsiniz. Tavsiyem ise Reklamı Markalarının Temel ihtiyaç Maddesi olduğunu unutmamalıdırlar. Reklamsız Marka, yaşam ünitesinden fişi çekilmiş insan gibidir. Reklam ve reklamcılık sektörünün büyümesi için hükümetten, kanun koyuculardan bir beklentiniz ve talepleriniz, önerileriniz var mı? Şöyle bir kanun çıksa sektör daha iyi iyi olur, gelişir, önü açılır diyebileceğimiz birşey var mı? Kesinlikle yine çok güzel bir noktaya değindiniz.Elbette düzgün, kapsamlı ve sürekli bir ticaret için buna özel kanunlar ya da yönetmelikler şart. Öncelikle bu konuda Antalya Büyükşehir Belediyesi Mali Hizmetler Dairesi Başkanlığına teşekkür etmek istiyorum. Pozisyonları el verdikçe sektörümüz için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Ancak bunun haricinde de tabi merdiven Altı işletmelerin bir düzenlemeye alınması şart. Hemen hemen her sektörde ciddi sorun oluşturan bu işletmelerin biran önce denetlenmesi gerekmektedir. Sonrasında ise sektörlerde meslek işçisi sorunu baş göstermektedir. Örneğin bizim sektörde grafiker yada folyo uygulama ustası bulmak hayli zor. Önerim, Asmekler yada benzer kuruluşlar vasıfsız diye nitelendirilen kitleyi sektörlerde zor bulunan alanlarda eğiterek vasıflı hale getirebilseler; hem işsizlik, hem de sektörlerin personel talebi çözülmüş olacaktır. Genel itibariyle kanunlara nizamlara uyan esnafın korunması için uymayanların denetlenerek haksız rekabetin önüne geçilmesi gerekmektedir. Örneğin; şirket kurmak isteyen herkes istediği dalda şirket kuramamalı, kanun koyucunun atayacağı bilirkişinin onayına müteakip şirket açılmalı ya da açılmaması gibi bir mekanizma oluşturulmalıdır. Mesela Kosgebten destek almak için nasıl proje geliştiriyorsak, şirket açmak için de, kanun koyucu, yatırım yapacağı iş kolu ile ilgili bilirkişilik desteği sağlaması yanlış yatırımların, dolayısı ile de mağduriyetlerin, önüne geçeceği kanısındayım. Reklam Sektöründeki Faaliyetlerinizin yanı sıra basından ve Sosyal Medyadan Takip ettiğimiz kadarıyla sizi Sivil Toplum Etkinliklerinde sıkça görüyoruz. Elbette ki aklımıza ileriki planlarınız arasında siyaset var mı sorusu gelmektedir. Bunu da sormadan geçmek istemedik. İleriki planlarınız arasında siyaset yada farklı projeler var mı? Bu soruyla da sıkça karşılaşıyorum ama atlamamamız gereken iki nokta var. Birincisi dünyaya geliş görevimiz sadece ticaret değil. İnsan olmamızın gereği toplumun ihtiyacı olduğu manevi dokunuşların içinde bir parça da olsa katkıda bulunmak için elimden geleni yapıyorum. İkincisi bizler Reklam Ajansı olarak piyasayı yakından takip edip, danışmanlıklarımızda doğru yönlendirmeler yapabilmek için her daim sahaya sıcak dokunuşlar içerisinde bulunmak zorundayız. Bu iki konu bana sivil toplum etkinliklerinde ciddi bir görev yüklemektedir. Sorunun siyaset kısmına gelirsek de, bizim siyasetimiz mesleğimiz. Mesleğimizde hizmet ürettiğimiz kitlelerin memnuniyeti ve başarısı da oyumuz. Bizler bu denli konsantrasyon gerektiren süreç içerisinde ülkenin yada şehrin yönetimine talip olmayı aklımızdan dahi geçiremeyiz. Çünkü siyaset de kendi içerisinde ciddi konsantrasyon gerektiren bir kutsal bir süreç. Dolayısıyla gerek sivil toplum kuruluşlarında, gerekse diğer ortamlardaki koşturmacalarımız ya da amiyane tabirle boy göstermelerimiz sadece mesleğimizi hakkıyla icra edebilmek içindir. Aslında bu konuda değinmek istediğim son nokta da şudur ki, toplumda PR konusunda iki adım öne çıkan insanların siyasete iştah kabarttığını düşünmek yanlış bir algıdır. Bilakis siyasette olduğu gibi insanlar kendi işlerinde de şahsi PR’larını etkin tutmalıdırlar. Sektörümüz özellikle dışarıdan çok cazip bir sektör olarak görünüyor ve genç jenerasyon ise çok meraklı. Onlara ne gibi tavsiyeleriniz var? Kendilerini nasıl yetiştirsinler? Neler Yapsınlar? Öncelikle merak bu işin büyük kısmıdır. Merak hayal etmeyi, hayal araştırmayı, araştırmalar operasyonu, operasyon tecrübeyi, tecrübe de başarıyı getirmektedir. Sektörümüzde en birinci kural hayaller ve hedefler. Sonrasında da o hedeflere gideceğin sürecin kıblesini doğru belirlemek ve sonuca ulaşmak için elinden gelen gayreti göstermek. Emin olun zirveye çıkıp aşağıya baktığınızda dudağınızda bir tebessüm kalıyor ve içinizden bu muymuş yani? Kelimeleri dökülüyor. Yeter ki dürüstlük ve azimden ayrılmayın. Son olarak neler eklemek istersiniz? Son derece keyifli, verimli, anlamlı bir çalışma için sizlere teşekkür ediyorum. Siz ne aldınız, okuyanlar ne alır bilemem ama ben fazlasıyla istifade ettim. Bu işlerde konuşurken dahi öğreniyorsunuz adeta. Çünkü konuşurken düşünüyorsunuz, düşünürken kelimelere döküyorsunuz, kelimelere dökerken fikir üretmiş oluyor ve bir öğrenim daha gerçekleşmiş oluyorsunuz. Son zamanlarda gerçekleştirmiş olduğum en keyifli çalışmalardan birisiydi. Tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum. Esen kalın.
Ayın Konuğu
20 Ocak 2018 - 18:54
MUHTEŞEM KABASAKAL: "REKLAMSIZ İŞ KARANLIKTA GÖSTERİ GİBİDİR."
Sektörün Tanınan Markası Muhteşem Ajans’ın Yönetim Kurulu Başkanı Muhteşem Kabasakal ile sektör, piyasa ve gündem üzerine dolu dolu bir sohbet gerçekleştirdik…Biz sorduk Muhteşem Kabasakal tüm samimiyetiyle yanıtladı geriye de bu keyifli sohbet kaldı.
Ayın Konuğu
20 Ocak 2018 - 18:54