Kalabalıklar her zaman hastaneleri anımsatır bende..
Her insanda hastanenin yolunu sağlığına kavuşmak için tutar. Bu kurumlarda ya yeni doğmuş gibi sağlıklı oluruz, ya da doğduğumuza doğacağımıza pişman oluruz.
Kimisi devleti tercih ediyor, kimisi de kendisini özel hissetmek istiyor..
Hastane deyince de illa ki özel ile devlet diye ayırasım geliyor..
Çünkü yapılan tedaviler, uygulanan prosedürler doğu ile batı kadar farklıdır.
Devlet hastanelerinde istediğin sonucu alamazsın, kaderimdir dersin alınmazsın.
Özel hastanelerde ise Hipokrat yemininin arasına sıkıştırılmış para yetmez. O nokta da ise tepkiye neden olmaması için parmak izi yerine avuç içi denilen sistem devreye girer.
Özel hastanelerde kimlik doğrulama testi avuç içi damar izlerinin bir tarayıcıdan geçirilmesi ile yapılır.
Bu nedenle özel hastaneye yolculuk yapan her canlı bir kez olsun tadacaktır bu yöntemi..
Nasıl mı? Eğer özel hastaneye yolunuz düşerse el izinizi okutmak zorundasınız. Eğer yok okutmam derseniz 142 liraya bayılacaksınız. Bu durumda da ilk şık her zaman daha çok tercih ediliyor..
Peki, sadece kimlik neden yeterli olmuyor? Devlet hastanelerinde yeterli olurken özel hastaneler neden parmak veya avuç içi izimizi istiyor ?..
İnsanları bu kadar mecbur kılan sistem neden gerekli, binlerce kişiden alınan bilgiler nerede toplanıyor?
Ya da işin sırrı ticari boyutuyla taramayı yapan cihazlarda mı gizli?