Şehir içinde toplu taşıma kullanıyorsan duyduğun sohbetler kulağına gelen misafirler kadar özeldir. Ağızlar matbaa makinesi gibi üretince sende ses kaydedicinin düğmesine basıp dikkat kesilirsin izlediğin filmin en heyecanlı karesine.
Eveeet günlerden bir gündü.. Ben yine bir toplu taşıma aracında haber için koşturduğum zamanlardan birindeydim. Camdan akan trafiğe dalmışken duyduklarım zinciri kopan kolyeden dökülen boncuklar kadar ani oldu.. Arka arkaya kartlarını okutan vatandaşlar sayesinde sanki hipnozun etkisinden çıkmış gerçek dünyaya adım atmıştım. Bu etki minibüsün 65 yaş üstü kart istilasına uğramasıyla daha da arttı. Çorbaya tuz biber ektiren bir başka durum ise kartını unutan bir vatandaşın kavşağa kadar ücretsiz gitmek istemesiydi. Şoförün yüzündeki ifade ise teker teker gelin arkadaşım imajını yansıtıyordu. Gel zaman git zaman terk edilmiş sevgili ruhuna bürünüp yaşadıklarını hazmetmeye çalışan şoför en sonunda başladı heyheyleri ile konuşmaya. Meğer toplu taşıma araçları 65 yaş üstü vatandaşların makam aracı haline gelmiş. Antalya trafiğinde aracı bulunan otobüs şirketlerinin raporlarına bile yansımış bu gereksiz binişler. Hatta ve hatta bakkala, komşuya, pazara ve neredeyse tuvalete giderken otobüs kullanan vatandaşların ücretsiz biniş bağımlılığı sosyal medyayı da sollar hale gelmiş. Aynı güzergahta günde 17-18 kere deniz havası niyetine şehir turuna çıkanlar bile varmış.. Tüm bunlar olurken honamlı keçisi misali her gün tırmanışta olan emekçi şoförler ise aylardır ettikleri zararın zirvesine ulaşmış..
Bu mış mışlara verilecek daha onlarca örnek vardır ancak sözü uzatmak kot üzerine giyilen etek kadar gereksiz geliyor bana. O nedenle sözü uzatmadan malum konumuza gireceğim. Kulağıma gelen misafirlerle başlayan şehir efsanesi buraya kadardı. Umarız mesajımız gerekli yerlere ulaşır, umarız ulaşımda devlet krizi haline gelen sorunlar bir an önce su gibi akıp gider, bize de mutlu olmak düşer...