DEDİKODU YAPMAYALIM, ONDAN BUNDAN ŞUNDAN BAHSEDELİM…
Haydi, sizinle bu hafta sonu biraz ondan-bundan-şundan bahsedelim…
Nedir ondan-bundan-şundan?
En az 3 kişinin bulunduğu her yerde çıkan bir olgu.
Ondan-bundan-şundan’ın yararlı mı, zararlı mı olduğunu merak ediyorsanız,
Dünyanın en prestijli okullarından
Standford ve Berkeley Üniversiteleri’nin bir araya gelip,
“Dedikodu” üstüne yaptıkları araştırmayıbir okuyun derim.
(Bizim ondan-bundan-şundan’a onlar dedikodu demişler. Yoksa dedikodu Hem günahtır, hem ayıptır)
***
STANDART MI…
Dün, 20 maddeden oluşan bir Bilgi Güvenliği Sözleşmesi imzaladım.
Gelen yazıda, kalite standartları kapsamında, diyor.
Güzel bir sözleşme.
Gizli kalması gerekenlerin, gizli kalması gerektiğini belirten bir sözleşme.
Yani, ben bu sözleşmeye göre, herkesin bildiği şeyleri yazabilirim.
O zaman şunu merak ediyorum;
Ayrımcılık, kalite standartlarına aykırı değil mi?
1- DRC08 adlı asansörün, belirli saatlerde sadece belirli kişileri taşımaya devam ediyor.
2- Hastane içindeki Asistan Cafe, belirli saatlerde, sadece belirli insanları alıyor.
3- Çalışanlar arasında ki performans farkları normal mi?
4- Araba parklarının bile öğretim görevlisi - personel diye ayrılması, kalite standartlarını bozmuyor mu?
Not: Bunlar gizli bilgi değil, her gün yüzlerce vatandaşın ve personelin gördüğü şeyler.
***
70 KURUŞ…
Yozgat milletvekilimiz Abdülkadir Akgül,
Vekil maaşı haricinde 4 ayrı yerden 75 bin TL aldığı iddialarına;
“Kaliteli adamım, 150 bin TL alıyorum”demiş .
(söyledikleri meclis tutanaklarında kayıtlıymış, ben basının yalancısıyım)
Dün de bizim Döner sermaye katkı payı (performans farkı) yatmış, aylık 70 kuruş.
Yanlış okumadınız, 70 bin lira değil, 70 lira değil, YET-MİŞ kuruş.
(Rapor yok, izin yok. Bir ay önce 44 lira idi, bu sefer kıyma da yok, gitti canım kıyma)
Eee….Asilin kalitesi bu kadar.
***
GENÇLER ELDEN GİDİYOR
Adnan'la her sabah erkenden kalkar,
Saat 6 ile 7.30 arasında Meltem’deki Güneş fırında Çay-Simit yeriz.
(Zaten bu aralar da bayağı kilo aldım)
Yanımızdaki masada, yakın lisenin birinde okuyan 3 genç
Dinden- diyanetten bahsediyorlardı.
Tabii istemeden de olsa kulak misafiri olduk.(Gerçi, Adnan biraz meraklıdır ya)
Konuşmanın bir yerinde,
Gençlerden biri arkadaşına “bizim sınıfın yarısı Ateist” dedi.
Diğeri de O’nu onaylayarak, bizim okulda da çok Deist var, diyerek devam etti....
Ey Diyanet,
Mail ile telefonla, faksla kadın boşatırsan,
Haram parayla gidilen Hac kabul edilir dersen,
Bir Müftün çıkar 12 -15 yaşındaki buluğ çağına gelen kızlar evlendirilmeli derse,
Anaokulundaki 4 yaşındaki kızların, erkeklerin ayaklarını yıkamasına ses çıkarmazsan,
Kadınların, kızların hatta erkek çocukların tecavüze uğramasına,
Şöyle adam gibi bir tepki koymazsan…
Eski bir siyasinin “ben Hristiyan oldum ”demesine şaşırma…
Ayrıca, suçluyu başka yerde arama....
***
GİDİYORUM
Artık yolun sonuna yaklaşıyorum dedim.
Nasıl olsa, Rektörüme,
Daire başkanı olmak istiyorum diye 6 ay önce yazı yazmıştım
Hala cevap yok.
Ben de Emekli Sandığına mektup yazdım, ben ne zaman emekli olabilirim diye…
Aynı zamanda 15 ülkeye de yazı yazdım:
“Eşim ve ben emeklilikten sonra sizin ülkenizde yaşamak (yerleşmek) istiyoruz,
Eşim de, ben de (ikimiz de) iki üniversite bitirdik, üçüncüsünü okuyoruz
İki dalda yüksek lisans yaptık
İki çocuğumuz var, İkisine de iyi bir eğitim verdik.
Biri Avukat oldu, biri Hukuk okuyor”.
Cevaplar gelmeye başladı,
Hepsi de olumlu
Özellikle üç-dört tanesi, çocuklarınızı da ülkemize getirmenizi istiyoruz, diye mail atmışlar.
Bütün mesele son sözde…
***
SON SÖZ;
Yıldız Tilbe twetinde
“Hepinizden nefret ediyorum ama,
Tek başımayken canım sıkılıyo”demiş.
Acaba benim de oralarda canım sıkılır mı?
İçimdeki Ayşe cevap verdi:Hiç sanmam…
Ayşe ÖZDEMİR