“Evrensel tek kural vardır, gazeteciler sıradan insanların bekçi köpeğidir. Onun için de bakacaksın kardeşim, gazeteciler sıradan insanların bekçi köpeği midir, yoksa sahibinin emriyle sıradan insanlara saldıran kudurmuş köpek midir?” diyerek, gerçek gazeteciliği ne güzel özetlemiş Yılmaz Özdil.
Bütün meslekler de böyle değil midir? Bekçi köpekleri ve kudurmuş köpekler, bir de kudurmuş köpek olup da kendini bekçi köpeği diye yutturmaya çalışanlar var. Yaradan da, kulu da onların nasıl olduklarını çok iyi biliyor ve maalesef ülkemize ve sıradan insanlara saldıran bu kudurmuş köpeklerin çoğunun sahipleri yurt dışında. Tabi yurt içinde az değil!
Bizim sahibimiz her zaman Türkiye Cumhuriyeti devleti oldu ve biz, gerek memurluğumuzda gerekse köşe yazarlığımızda her zaman vefalı Türk halkının bekçi köpeği olduk ve olmaya devam edeceğiz.
SON SÖZ;
Ne demiş Can Yücel;
“ Bu ülke bölünsün istiyorum.
Yandaş, yalaka ve yavşaklar bir tarafa, onurlu,
şerefli, üreten emekçiler ve vatan sever insanlar bir tarafa”
Hayatta işte tam böyle değil mi? Bir tarafta bekçi köpekleri, bir tarafta kudurmuş köpekler.
Soner Yalçın “Akıllı insana hatasını göster sana teşekkür eder,
cahil insana hatasını göster sana hakaret eder” demiş.
Ben de diyorum ki; bürokraside de çapsız yöneticiye hatasını söyle, sana soruşturma açar.
¬¬¬
-----
Not: Köşe yazısı yazmama herhangi yasal bir engel bulunmamasına rağmen, yine de Kurumumdan izin almak için başvuruda bulundum. Köşe yazısı yazmama olur veren Rektörlük Makamına teşekkürü bir borç bilirim, çünkü bu kurumda, etiğe uygun değil diyerek, sivil toplum kuruluşlarında, mesai dışında faaliyetler yapmama izin vermeyecek kadar etikten bi haber yöneticilerle çalıştım.
Ayşe Özdemir